Merhaba,
Çocuğunuzu herhangi bir nedenle yurtdışına okumaya gönderdiniz ya da göndermeyi düşünüyorsunuz. Şimdiye kadar yanınızda, dizinizin dibinde büyümüş bebeğiniz yurt dışında hangi şartlarda yaşayacak? Okul dışı hayatı nasıl olacak? Onca paraya değer mi? Mutlu olacak mı? Peki siz burada neler hissedeceksiniz? Bağınızın kopmasından, onun mutsuzluğundan endişe edip duracak mısınız? Eğitim için bu manevi yoksunluğa değecek mi?
Lise çağındaki oğlunu iki senedir Kanada’da okutan bir aile olarak bütün bu sorular için güvenilir bir kaynak yokluğunu farkettim. Deneyimleri paylaşırsak, kararınız ne olursa olsun karar verme süreciniz kolaylaşmış olur.
Sorularınızı yazabilir ([email protected]), yazdıklarımızı okuyabilir, siz de kendi hikayenizi yazabilirsiniz. Gayet tabii özel şirket isimleri, acentalar yazılarımızda yeralmamalı.
Haydi başlayalım…
Nasıl karar verdik?
Oğlumuz talep etti. Ama istediği şey, yani daha 15 yaşında yurt dışında, okyanus ötesinde okumak elbette “e tamam o zaman git bakalım” denecek kadar kolay değil.
Önce okulda seminer veren şirket ve okulun güvenilir Kanada Eğitim Bakanlığı bağlantılarıyla nasıl bir yolculuğa çıkacağımızı anlamaya çalıştık. İşin mali boyutu kadar oğlumuzun psikolojisini, karakter yapısını, dayanıklılığını sorguladık.
İnternette arama motorlarında bulunamayacak sorular sorduk kendimize… Bizden önce eğitim için çocuklarını Kanada’ya göndermiş bir iki arkadaşımızla konuştuk. Psikolog arkadaşlarımıza ergenlik döneminde bir çocuğun ailesinden çook uzaklarda büyümesinin sonuçlarını konuştuk.
Oğlumuz hala “orada” daha iyi eğitim alacağını ve daha mutlu bir öğrenci olacağını düşünüyordu.
Biz de 10 aylık bir “başka gezegen” deneyiminin oğlumuza kazandıracakları şeyleri düşünüp kararımızı verdik.
Karar vermemize etki eden en önemli şey, Kanada liselerindeki eğitim sistemiydi. Sıradan bir kasabadaki devlet lisesi, ülkenin genelindeki devlet liseleriyle çok büyük ölçüde aynı eğitimi veriyor. Ayrıca eğer tıp, hukuk, mühendislik gibi yüksek matematik isteyen hedeflerin yoksa o zor dersleri seçmek zorunda değilsin. Yani bizim oğlumuz gibi sanat ağırlıklı bir kariyer düşünüyorsan liseyi birkaç zorunlu ders dışında kendi yeteneklerine göre seçtiğin derslerle barış ve huzur içinde bitirebilirsin.
Yine bu dalları isteyen varsa onlar da resim ve müzik derslerine girmek ya da ağır tarih okumak zorunda değiller.
Oğlumuzu bu sistem içinde okutmak istedik. Dersleri kötü değildi, sınıfını sorunsuz geçerdi. Ama şimdi Visual Art dersinde öğrendiği Kübizm’den bahsediyor telefonda.
O, orada öğrenci olmayı gerçekten başardı.
Biz de burada bu deneyimin öğrencisi olmayı başarmaya çalışıyoruz.
Önce okulda seminer veren şirket ve okulun güvenilir Kanada Eğitim Bakanlığı bağlantılarıyla nasıl bir yolculuğa çıkacağımızı anlamaya çalıştık. İşin mali boyutu kadar oğlumuzun psikolojisini, karakter yapısını, dayanıklılığını sorguladık.
İnternette arama motorlarında bulunamayacak sorular sorduk kendimize… Bizden önce eğitim için çocuklarını Kanada’ya göndermiş bir iki arkadaşımızla konuştuk. Psikolog arkadaşlarımıza ergenlik döneminde bir çocuğun ailesinden çook uzaklarda büyümesinin sonuçlarını konuştuk.
Oğlumuz hala “orada” daha iyi eğitim alacağını ve daha mutlu bir öğrenci olacağını düşünüyordu.
Biz de 10 aylık bir “başka gezegen” deneyiminin oğlumuza kazandıracakları şeyleri düşünüp kararımızı verdik.
Karar vermemize etki eden en önemli şey, Kanada liselerindeki eğitim sistemiydi. Sıradan bir kasabadaki devlet lisesi, ülkenin genelindeki devlet liseleriyle çok büyük ölçüde aynı eğitimi veriyor. Ayrıca eğer tıp, hukuk, mühendislik gibi yüksek matematik isteyen hedeflerin yoksa o zor dersleri seçmek zorunda değilsin. Yani bizim oğlumuz gibi sanat ağırlıklı bir kariyer düşünüyorsan liseyi birkaç zorunlu ders dışında kendi yeteneklerine göre seçtiğin derslerle barış ve huzur içinde bitirebilirsin.
Yine bu dalları isteyen varsa onlar da resim ve müzik derslerine girmek ya da ağır tarih okumak zorunda değiller.
Oğlumuzu bu sistem içinde okutmak istedik. Dersleri kötü değildi, sınıfını sorunsuz geçerdi. Ama şimdi Visual Art dersinde öğrendiği Kübizm’den bahsediyor telefonda.
O, orada öğrenci olmayı gerçekten başardı.
Biz de burada bu deneyimin öğrencisi olmayı başarmaya çalışıyoruz.
Ne olsaydı göndermezdik?
- İçine kapanık ve sosyallikten hoşlanmayan bir çocuk olsaydı…
- Bize çok bağımlı ve yalnız karar vermekten korkan bir çocuk olsaydı…
- Aramızda iletişim sorunu olsaydı…
- İngilizceyi sevmiyor ya da konuşamıyor olsaydı…
Yolculuk Öncesi Ruh ve Valiz Hazırlığı
Çocuğunuzu Kanada’ya gönderiş tarihiniz yaklaşırken bir sürü işiniz oluyor. Muvaffakatnameler, belgeler, vizeler, pasaportlar… Bunları yetiştirme ve eksik göndermeme çabası… Oysa çok değil bir aydan az bir zaman sonra evinizden büyük bir şey eksilecek. Kocaman bir şey… Bu telaşe içinde bunun farkına varmamak güzel bir şey aslında.
Sonuçta eğitim için şahane ve modern bir ülkeye gönderiyorsunuz. Daha ne?
Anne kalbinin bu cümleye her ne kadar karnı tok olsa da bu cümle “gerçek” bir cümle ve bunun kıymetini bilin. Televizyonlarda göç ve savaş haberlerini, en kötü koşullarda ayrı düşen aileleri izlerken bunun kıymetini bilin. Çocuğunuzla görüntülü iletişim kurabilecek bir teknolojiye sahip olmanızın kıymetini bilin. Döndüğünde bir Survivor yarışmacısından daha çok iş başarmış biriyle karşılacaksınız, bu sürecin kıymetini bilin.
Muvafakatnameye imza atarken değil ama valiz hazırlarken çocuğunuzun “gidişine” imza attığınızı hissediyorsunuz. Bir haftalığına başka şehre göndermek gibi değil bu. Ne fiziken, ne ruhen…
Bu valiz hazırlama sürecini uzun tutun… Heyecanınız ve varsa hüznünüz zamana yayılsın, hafiflesin, valizin fermuarını çekince de bitmiş olsun. Çünkü gittiği zaman sizin için zaten yeni bir macera başlayacak.
Valiz hazırlarken rasyonel düşünün. Çok sevdiği oyuncak, doğum gününde hediye ettiğiniz duygusal bir obje, çerçevelenmiş aile fotoğrafı… Bunlar valizde yer kaplar, alan sınırlı, akıllıca doldurun. Orada kalacağı süre ne kadar kısa olursa olsun özleyeceği şeyler olacaktır ama Kanada’da ısınmak daha önemli.
Mont, kaban, kalın ayakkabı gibi şeyler valizde çok yer kaplıyor. Herkes bunların oradan alınmasından yana. Gittikleri zaman Eylül’se zaten iyi bir mevsime gidiyor ve üşümüyor. Alışveriş için zamanı oluyor. Eğer kış mevsiminde gidecekse ve uzun süre kalacaksa hiç olmazsa onlara özgü o kalın kar ayakkabılarını oradan alması pratik olur.
Kişisel temizlik malzemeleri bir süre idare etse iyi olur. Şampuan, duş jeli, traş bıçağı, deodorant vs. olsun yanında, sayısını abartmayın.
Mayıs, Haziran veya Eylül aylarında orada olacaksa bir iki şort ve mayo koymanın faydası var.
Dışarısı çok soğuk ama kapalı mekanlar sıcak. Çocuklarımız dışarısı için kalın giyinirken içeride tişörtle dolaşabilecek. O yüzden kat kat giyinmeleri, sıcak oldukça çıkartmaları gerekiyor. İçe tişört, üstüne gömlek onun üstüne svitşört giyebilir.
Haftada 1 ya da 10 günde 1… kalacağı evin çamaşır günü kurallarını bilemeyiz o yüzden 1 haftayı rahatça geçirecek kadar iç çamaşırı olmalı.
Sürekli kullandığı ilaçları unutmazsınız ama vitamin de koyun valize.
Ödevler için bilgisayara ihtiyacı olacak.
Çorapların çok kalın olmasına gerek yok. Yine bir hafta yetecek şekilde düzenleyin. Eldiven, bere, kaşkol, boyunluk vs. unutmayın.
Banyo havlusunu kaldığı evden veriyorlar boşuna yer kaplamasın.
Gideceği yerde alışveriş merkezi mutlaka var. Bidik bidik herşeyi planlamak için kafanızı yormayın.
Unutmayın ağırlık sınırı var 40 kg. Çul çaput yerine mesela gitarını götürsün yanında.
Hadi kapatın valizi, daha çok işimiz var.
Sonuçta eğitim için şahane ve modern bir ülkeye gönderiyorsunuz. Daha ne?
Anne kalbinin bu cümleye her ne kadar karnı tok olsa da bu cümle “gerçek” bir cümle ve bunun kıymetini bilin. Televizyonlarda göç ve savaş haberlerini, en kötü koşullarda ayrı düşen aileleri izlerken bunun kıymetini bilin. Çocuğunuzla görüntülü iletişim kurabilecek bir teknolojiye sahip olmanızın kıymetini bilin. Döndüğünde bir Survivor yarışmacısından daha çok iş başarmış biriyle karşılacaksınız, bu sürecin kıymetini bilin.
Muvafakatnameye imza atarken değil ama valiz hazırlarken çocuğunuzun “gidişine” imza attığınızı hissediyorsunuz. Bir haftalığına başka şehre göndermek gibi değil bu. Ne fiziken, ne ruhen…
Bu valiz hazırlama sürecini uzun tutun… Heyecanınız ve varsa hüznünüz zamana yayılsın, hafiflesin, valizin fermuarını çekince de bitmiş olsun. Çünkü gittiği zaman sizin için zaten yeni bir macera başlayacak.
Valiz hazırlarken rasyonel düşünün. Çok sevdiği oyuncak, doğum gününde hediye ettiğiniz duygusal bir obje, çerçevelenmiş aile fotoğrafı… Bunlar valizde yer kaplar, alan sınırlı, akıllıca doldurun. Orada kalacağı süre ne kadar kısa olursa olsun özleyeceği şeyler olacaktır ama Kanada’da ısınmak daha önemli.
Mont, kaban, kalın ayakkabı gibi şeyler valizde çok yer kaplıyor. Herkes bunların oradan alınmasından yana. Gittikleri zaman Eylül’se zaten iyi bir mevsime gidiyor ve üşümüyor. Alışveriş için zamanı oluyor. Eğer kış mevsiminde gidecekse ve uzun süre kalacaksa hiç olmazsa onlara özgü o kalın kar ayakkabılarını oradan alması pratik olur.
Kişisel temizlik malzemeleri bir süre idare etse iyi olur. Şampuan, duş jeli, traş bıçağı, deodorant vs. olsun yanında, sayısını abartmayın.
Mayıs, Haziran veya Eylül aylarında orada olacaksa bir iki şort ve mayo koymanın faydası var.
Dışarısı çok soğuk ama kapalı mekanlar sıcak. Çocuklarımız dışarısı için kalın giyinirken içeride tişörtle dolaşabilecek. O yüzden kat kat giyinmeleri, sıcak oldukça çıkartmaları gerekiyor. İçe tişört, üstüne gömlek onun üstüne svitşört giyebilir.
Haftada 1 ya da 10 günde 1… kalacağı evin çamaşır günü kurallarını bilemeyiz o yüzden 1 haftayı rahatça geçirecek kadar iç çamaşırı olmalı.
Sürekli kullandığı ilaçları unutmazsınız ama vitamin de koyun valize.
Ödevler için bilgisayara ihtiyacı olacak.
Çorapların çok kalın olmasına gerek yok. Yine bir hafta yetecek şekilde düzenleyin. Eldiven, bere, kaşkol, boyunluk vs. unutmayın.
Banyo havlusunu kaldığı evden veriyorlar boşuna yer kaplamasın.
Gideceği yerde alışveriş merkezi mutlaka var. Bidik bidik herşeyi planlamak için kafanızı yormayın.
Unutmayın ağırlık sınırı var 40 kg. Çul çaput yerine mesela gitarını götürsün yanında.
Hadi kapatın valizi, daha çok işimiz var.
AKLIMDA DELİ SORULAR
Karnı doyacak mı? Üşüyecek mi? Yanında kalacağı aile nasıl? Çocuğuma iyi davranacaklar mı? Okul hayatı nasıl olacak? Peki öğretmenler? Okuldaki çocuklar nasıl davranacak? Buz hokeyi oynayacak mı? Aman Tanrım ya yaralanırsa? Okula nasıl gidip gelecek? Boş zamanlarında ne yapacak? Kötü alışkanlıklardan uzak durabilecek mi?
İşte bu yüzden filozoflar “anı yaşayın” diye tavsiye ediyorlar.
Yukarıdaki soruların hepsinin yanıtını, çocuğunuzun hayatı orada başlayınca alacaksınız. Şimdi değil… Ne anlatılırsa anlatsın, hatta burada bu sorular hakkında ne yazarsak yazalım tecrübeler, kişiye özel olacak. Ben sadece bu alışma sürecini 7 bin km. öteden nasıl yönetebileceğinizi anlatmaya çalışacağım.
Aileyi, şehri, okulu değiştirebilirsiniz. Bir ay içinde bunlardan birinden hoşlanmadıysanız şirket ve Kanadalı yetkililer size yenisini ayarlayacaklar.
Yeter ki, çocuğunuzun değiştirme gerekçesi gerçekçi olsun. Ufak tefek zorluklara katlansa iyi olur. Yoksa değiştirmenin sonu yok. Nereye kadar?
Elbette şartlar mükemmel değil. Hangilerini gözardı edebilir hangilerine dayanamaz? Aç kalıyorsa olmaz ama evdeki diğer çocuktan hoşlanmadıysa buna dayanabilir.
Siz de evinize bir yabancı öğrenci aldığınızı düşünün. Her ne kadar Türk konukseverliğiyle anne gibi onu bağrınıza basacağınızı da düşünseniz de mutlaka evinizde onun hoşuna gitmeyecek bir şey olacaktır. Bunun gibi işte.
Çocuğunuz muhtemelen büyük şehirde yaşıyor. Oraya büyük şehirlere de gönderebilirsiniz ama bunu özel olarak sağlamaz ve talep etmezseniz küçük kasabalara gidecektir. Elbette eğitim açısından büyük farklar olmayacak ve kalma süresi ne olursa olsun eğitim açısından bir sıkıntı yaratmayacaktır.
Ama belki toplu taşıma sistemi olmayan bir kasabaya gidecek (herkesin arabası var bazen otobüs falan olmuyor) belki 2-3 tane cafesi olan fazla sakin bir yer olacak… Kısacası büyükşehir yaşamını, kocaman, renkli AVM’leri ve bu dekor içindeki arkadaşlıkları özleyebilir. Kısa süreliğine giderse katlanabilir ama uzun süreli eğitim dönemleri için biraz sabra ihtiyacı olacak.
Nasıl bir çocuk yetiştirdinizse her şey öyle olacak.
Dünyanın her köşesi kötü alışkanlık dolu.
Ergenlik tuhaf bir dönem. Aldığı iyi terbiye ve sizi üzmeme kaygısı onu kötülüklerden koruyacak ya da tam tersi olacak.
Her ne olacaksa, onu Kanada’ya gönderseniz de göndermeseniz de olacak.
Ona güveniyorsanız rahat olun, güvenmiyorsanız... belki de güvenmemekte yanılıyorsunuz.
İşte bu yüzden filozoflar “anı yaşayın” diye tavsiye ediyorlar.
Yukarıdaki soruların hepsinin yanıtını, çocuğunuzun hayatı orada başlayınca alacaksınız. Şimdi değil… Ne anlatılırsa anlatsın, hatta burada bu sorular hakkında ne yazarsak yazalım tecrübeler, kişiye özel olacak. Ben sadece bu alışma sürecini 7 bin km. öteden nasıl yönetebileceğinizi anlatmaya çalışacağım.
Aileyi, şehri, okulu değiştirebilirsiniz. Bir ay içinde bunlardan birinden hoşlanmadıysanız şirket ve Kanadalı yetkililer size yenisini ayarlayacaklar.
Yeter ki, çocuğunuzun değiştirme gerekçesi gerçekçi olsun. Ufak tefek zorluklara katlansa iyi olur. Yoksa değiştirmenin sonu yok. Nereye kadar?
Elbette şartlar mükemmel değil. Hangilerini gözardı edebilir hangilerine dayanamaz? Aç kalıyorsa olmaz ama evdeki diğer çocuktan hoşlanmadıysa buna dayanabilir.
Siz de evinize bir yabancı öğrenci aldığınızı düşünün. Her ne kadar Türk konukseverliğiyle anne gibi onu bağrınıza basacağınızı da düşünseniz de mutlaka evinizde onun hoşuna gitmeyecek bir şey olacaktır. Bunun gibi işte.
Çocuğunuz muhtemelen büyük şehirde yaşıyor. Oraya büyük şehirlere de gönderebilirsiniz ama bunu özel olarak sağlamaz ve talep etmezseniz küçük kasabalara gidecektir. Elbette eğitim açısından büyük farklar olmayacak ve kalma süresi ne olursa olsun eğitim açısından bir sıkıntı yaratmayacaktır.
Ama belki toplu taşıma sistemi olmayan bir kasabaya gidecek (herkesin arabası var bazen otobüs falan olmuyor) belki 2-3 tane cafesi olan fazla sakin bir yer olacak… Kısacası büyükşehir yaşamını, kocaman, renkli AVM’leri ve bu dekor içindeki arkadaşlıkları özleyebilir. Kısa süreliğine giderse katlanabilir ama uzun süreli eğitim dönemleri için biraz sabra ihtiyacı olacak.
Nasıl bir çocuk yetiştirdinizse her şey öyle olacak.
Dünyanın her köşesi kötü alışkanlık dolu.
Ergenlik tuhaf bir dönem. Aldığı iyi terbiye ve sizi üzmeme kaygısı onu kötülüklerden koruyacak ya da tam tersi olacak.
Her ne olacaksa, onu Kanada’ya gönderseniz de göndermeseniz de olacak.
Ona güveniyorsanız rahat olun, güvenmiyorsanız... belki de güvenmemekte yanılıyorsunuz.
MAliyetler
Doğrusu hep sorular bu konuda ve çok haklısınız. Ancak şirkete, gideceği şehre, okula, doların ve avronun o dönemdeki hararetine bağlı olarak bu fiyat değişiyor. Eğitim ve konaklayacağı ailenin parasını total olarak gönderdiğiniz için ne kadarı eğitime, ne kadarı aileye gidiyor bilmiyorsunuz. Buna kafa yormayın da zaten.
Ayda 300 CAD (Kanada Doları) aylık harçlık için bazen çok geliyor, alışveriş seven çocuklara az geliyor. Ortalama olarak bu miktarı düşünebilirsiniz. Sonuçta yemekler evde yenecek, ama hafta sonları arkadaşlarla bir kafede 10-15 dolara (CAD) mütevazı ölçülerle doyabilirler. Heyecanlanıp, endişelenip fazla harçlık göndermeyi düşünmeyin. Ekonomilerini yönetmeyi öğrenirken elleri çok da bol olmasın :P
Ayda 300 CAD (Kanada Doları) aylık harçlık için bazen çok geliyor, alışveriş seven çocuklara az geliyor. Ortalama olarak bu miktarı düşünebilirsiniz. Sonuçta yemekler evde yenecek, ama hafta sonları arkadaşlarla bir kafede 10-15 dolara (CAD) mütevazı ölçülerle doyabilirler. Heyecanlanıp, endişelenip fazla harçlık göndermeyi düşünmeyin. Ekonomilerini yönetmeyi öğrenirken elleri çok da bol olmasın :P
SÜRELER
Bizim dönemimizde; 1 aylık, yarım dönemlik ve tam dönemlik seçenekler vardı. Şimdi çeşitlenmiş olabilir. Şirketlere danışmak gerek.
Gayet tabi amacınız lisenin bir sınıfını orada okutmaksa tam dönemli yani 10 aylık (Eylül-Haziran) dönemini seçmelisiniz. Sadece değişik kültürlerle tanışsın, bir eğitim deneyimi yaşasın istiyorsanız 1 aylık dönem uygun. Ama bu biraz turistik ziyaret gibi oluyor. Jetlak sürelerini çıkarsanız geriye az bir zaman kalıyor.
Yarım dönem, yani bir sömestr de esaslı bir tecrübe için yeterli bir süreç.
Gayet tabi amacınız lisenin bir sınıfını orada okutmaksa tam dönemli yani 10 aylık (Eylül-Haziran) dönemini seçmelisiniz. Sadece değişik kültürlerle tanışsın, bir eğitim deneyimi yaşasın istiyorsanız 1 aylık dönem uygun. Ama bu biraz turistik ziyaret gibi oluyor. Jetlak sürelerini çıkarsanız geriye az bir zaman kalıyor.
Yarım dönem, yani bir sömestr de esaslı bir tecrübe için yeterli bir süreç.
AYRILIK VAKTİ YAKLAŞIRKEN
Gerilmemek elde değil. Çocuğunuzun aklına bile gelmeyen bir çok korkunç ihtimallerle boğuşuyorsunuz. Çocuğunuza yansıtmamaya çalışıyorsunuz. Artık ok yaydan çıktı. Yapacak bir şey yok. O zaman sakin… Ve ek olarak biraz neşe ve moral. Yeteri kadar “biri”nin yerine endişelenip durdunuz. Artık nehrin akışına kayığı bırakmak gerek. Elbette birbirinizi çok özleyeceksiniz. O zaman şimdi sıkça sarılıp, hiç didişmeme zamanı. Sanki sürekli böyleymişiz gibi :) Her anın tadını çıkararak. Kısa süreliğine bile gidiyorsa bu böyle olsun.
HAVAALANINDA...
Ayrı kalacağınız süre ne olursa olsun, lütfen ağlayıp durmayın.
yolculukta çocuğunuzu neler bekliyor
Uçak yolculuğu, çocuğunuzun sizin elinizi tutmadan, desteğini almadan yapacağı ilk okyanus aşırı, çok aktarmalı yolculuk olabilir. Lütfen yolculuğu gözünüzde büyütmeyin. Başına gelecek her teknik sorunun çaresi var. Sakin olun ki sakin olsun. Bu ilk sınavı atlatmasına destek olun. Yolculuğun detaylarını oğlum yazdı:
Ve o gün gelir; uçak günü… Uçak gününde tüm aileyi bir hüzün sarar. Aile bireyleri artık gideceğinizin farkına varır ve size olağanüstü bir ilgi gösterirler. Bu ilgi havalimanına gidene kadar sürer. Özellikle havalimanına giderken tüm arabayı bir sessizlik kaplar ve kimsenin çıtı çıkmaz. Havalimanına en az 2 saat önce gidin; çünkü valizlerle veya teknik bir sorunla karşılaşma olasılığınız önceki uçuşlarınızdan daha fazladır… Havalimanına vardınız, Check-in yaptınız ve sizin gibi Kanada’ya gidecek birkaç kişi daha gördünüz. Ama orada herkes ailesiyle vedalaşmakla meşgul olacağı için çok iletişiminiz olmayacak. Siz zamanın gelmesini beklerken, babanızın bin kere tekrar ettiği öğütlerine ve annenizin “ Onu yanına aldın mı? ” tarzında sorularına maruz kalacaksınız. Sonra vedalaşma vakti gelecek. Ailenizi muhtemelen hiç olmadığı kadar hüzünlü göreceksiniz. Uzun bir sarılmanın ardından Gatelerin (Kapıların) olduğu bölüme geçeceksiniz. İşte orada diğer öğrencilerle tanışmaya başlayacaksınız. Ne kadar hüzünlü olursanız olsun diğer öğrencilerle tanışıp, onlarla beraber kalmaya çalışın. Bu, işlerinizi çok kolaylaştıracaktır. Ama sakın konuşmaya dalıp Gate’i kaçırmayın. Gate’lerin değişme olasılığı olduğu için Gate Tablosu’na yakın olmaya çalışın. Artık uçağınıza binip İstanbul’da indiniz. (İstanbul dışından gelenler için)
İçinize ufak bir endişe oturacaktır. Çok normal bir şey, çünkü üzerinizde bir sorumluluk var. İstanbul’da da biraz takıldıktan sonra diğer uçuşunuza bineceksiniz. Muhtemelen ikinci durak, aktarma yapacağınız Almanya olacaktır. Almanya’da yapmanız gereken bir şey yok, yine tabloları takip etmek ve uyanık kalmak. Almanya’dan Kanada’ya uçarken aslında havada sıkıntılı bir süreç başlıyor. Kanada’daki ilk aktarma yapılacak şehre inmeye yakınken size bir form verilecek. O formu dikkatlice doldurun. Formda bilmediğiniz birkaç terim veya söz olabilir. Eğer olursa mutlaka birine danışıp sorun ne anlama geldiğini. Formunuzu doldurduktan sonra o formu kolay ulaşılabilir bir cebinize koyun. Form dediğim de çok önemli bir şey değil aslında bir dakikada dolduruluyor fakat o formu defalarca kullanacaksınız. Kanada’ya indiniz ve işaretleri takip etmeye başladınız. Eğer yurt dışı deneyiminiz varsa bilirsiniz, yılan şeklinde uzun ve kalabalık bir kuyruk vardır. Ağzına kadar doludur ve aşırı can sıkıcıdır. Oturmak istersiniz oturamazsınız. Formu uçakta doldurmanın avantajını bu sırada kullanırsınız aslında. Sıranın dışında bir kaç kişi görürsünüz sizin doldurduğunuz formları başka bir masada dolduruyorlar. O insanlar formu önemsemeyip boş bırakanlar. O kadar sırayı hiç uğruna beklerler.
Uzunca bahsediyorum çünkü bu sizin uçak kaçırmanıza sebep olabilir. Sıranız gelir ve memurun istediği dosyaları uzatırsınız. (Bu dosya sizin öğrenci olduğunuzu belirten, şirketinizin ve Kanada Büyükelçiliği’nin, gideceğiniz okulun verdiği bir takım kağıtlardan oluşur ve bunu şirketiniz toparlar)
Eğer memur Fransız’sa yandınız. Aksanları o kadar kötüdür ki hiçbir şey anlayamazsınız. Size dosyalarınızı geri verdikten sonra uçakta doldurduğunuz formu ister. O formu inceler ve ne amaçla burada olduğunuzu sorar. Exchange olduğunuzu izah ettikten sonra kağıdınıza bir şeyler karalayıp sizi yollar. Siz her şey yolunda sanırken muhtemelen uçağınızı kaçıracağınızdan haberiniz olmayacak; çünkü Student Permant alacağınız lobi tüm Exchangelerin korkulu rüyasıdır. Lobiye girdiniz, yine tanıştığınız diğer insanlar var ve kalabalık azalmış olacak. Sadece öğrenciler orada olacaktır. Bir makineden sıra numarası alacaksınız. Şunu unutmayın ki eğer uçağınızın kalkmasına bir saat varsa ve önünüzde 10’dan fazla insan varsa geçmiş olsun, uçağınızı kaçırdınız. O lobideki memurlar o kadar yavaş ve toleranssızdır ki inanamazsınız. Ama paniklemeyin, Student Permant alırken uçağı kaçırdıysanız Air Canada uçuşunuzu telafi eder. Boş panik ihtiyacımız olan son şey. Önünüzde 10’a yakın insan olduğunu var sayalım. Memurlardan birine gittiniz ve durumunuzu açıkladınız. Duyacağınız tek şey “Seni öne alamayız fakat biraz daha hızlı çalışmaya çalışabiliriz.” Siz üzgün ve stresli bir şekilde yerinize döndünüz ve uçuşunuzun kaçışını izlediniz. Student Permant’ınız aldınız ama uçağınız gitti. Dert etmeyin. Bir görevli bulun veya Air Canada’nın deskine gidin. Durumunuzu açıkladıktan sonra size yeni uçuşlar verecekler. Yeni uçuşlarınızı alırken cebinizden tek bir kuruş çıkmaması lazım. Yeni uçuşlarınızı aldınız ve uçuşlarınızı bekliyorsunuz. Muhtemelen Toronto veya Montreal Havalimanı’nda olacaksınız. Büyük yerlerdir, biraz oyalanın. Biraz karnınızı doyurun çünkü uçaklarda verdikleri yemekler bizim Türk Havayolları’ndakiler gibi değil. Toronto’da güzel pizza ve benzeri şeyleri yapan bir yer var. Kocaman zaten görmemeniz mümkün değil orayı tavsiye ederim. Bir şeyler aldıktan sonra prizli bir masa bulun. Telefonunuz şarj ederken Host ailenize uçağınızı kaçırdığınızı ve tahmini iniş saatinizi mesaj attın. Uçuşunuza çok zaman varsa Toronto’daki otel biraz pahalı diye duydum fakat eğer isterseniz havalimanının otelinde biraz kestirebilirseniz. Yaş sıkıntı olacaktır fakat internet üzerinden rezervasyon yapınca sıkıntı çıkmadığını duydum. Yemeğiniz yediniz ve biraz etrafta takıldınız. Saatler dakika gibi gelecektir, nasıl bu kadar çabuk geçtiğini anlamayacaksınız. Yine tabloları kontrol etmeye başladınız uçuşunuz geldi ve uçağa bindiniz. Bindiğiniz uçak pervaneli tatlı bir şey olacak. Ne kadar direnirseniz direnin o uçağa bindiğiniz zaman hemen uyuyorsunuz. Tekerler yere değdi ve uyandınız. İçinize küçük bir ürperti gelebilir. Uçuş boyunca Kanada’yı, yeni ailenizi ve diğer şeyleri düşünecek vaktiniz olmamıştı. Valizinizi aldınız ve bir kapıdan çıktınız. Host Aileniz, ellerinde üstünde sizin adınız yazan süslü bir kağıtla sizi karşılamaya gelmişler. Yanlarında çocuklar varsa muhtemelen uyukluyor olacaklardır. Valizinizi araca yerleştirdikten sonra eve geçeceksiniz. Yarım yamalak arabada bir tanışma faslı gerçekleşecek. Akşam geç bir vakitte vardıysanız asıl tanışmayı ertesi sabaha saklayın. O yorgunlukla İngilizce anlamanız ve konuşmanız çok zor, hiç kendinizi zorlamayın. Sizin için çok zorlu ve uykusuz saatler olacak, bu yüzden önceki günden birazcık da olsa dinlenmeye çalışın. Hava Limanlarında müzik dinlememeye çalışın ve eğer benim gibi müzik dinlemeden rahat edemiyorsanız sadece uzun süreli beklemelerde tek kulaklıkla dinlemeye çalışın. Ve son olarak güvende hissetmediğiniz sürece uyumayın. Sonuçta dünyanın neresine giderseniz gidin hırsızlık vardır.
Ve o gün gelir; uçak günü… Uçak gününde tüm aileyi bir hüzün sarar. Aile bireyleri artık gideceğinizin farkına varır ve size olağanüstü bir ilgi gösterirler. Bu ilgi havalimanına gidene kadar sürer. Özellikle havalimanına giderken tüm arabayı bir sessizlik kaplar ve kimsenin çıtı çıkmaz. Havalimanına en az 2 saat önce gidin; çünkü valizlerle veya teknik bir sorunla karşılaşma olasılığınız önceki uçuşlarınızdan daha fazladır… Havalimanına vardınız, Check-in yaptınız ve sizin gibi Kanada’ya gidecek birkaç kişi daha gördünüz. Ama orada herkes ailesiyle vedalaşmakla meşgul olacağı için çok iletişiminiz olmayacak. Siz zamanın gelmesini beklerken, babanızın bin kere tekrar ettiği öğütlerine ve annenizin “ Onu yanına aldın mı? ” tarzında sorularına maruz kalacaksınız. Sonra vedalaşma vakti gelecek. Ailenizi muhtemelen hiç olmadığı kadar hüzünlü göreceksiniz. Uzun bir sarılmanın ardından Gatelerin (Kapıların) olduğu bölüme geçeceksiniz. İşte orada diğer öğrencilerle tanışmaya başlayacaksınız. Ne kadar hüzünlü olursanız olsun diğer öğrencilerle tanışıp, onlarla beraber kalmaya çalışın. Bu, işlerinizi çok kolaylaştıracaktır. Ama sakın konuşmaya dalıp Gate’i kaçırmayın. Gate’lerin değişme olasılığı olduğu için Gate Tablosu’na yakın olmaya çalışın. Artık uçağınıza binip İstanbul’da indiniz. (İstanbul dışından gelenler için)
İçinize ufak bir endişe oturacaktır. Çok normal bir şey, çünkü üzerinizde bir sorumluluk var. İstanbul’da da biraz takıldıktan sonra diğer uçuşunuza bineceksiniz. Muhtemelen ikinci durak, aktarma yapacağınız Almanya olacaktır. Almanya’da yapmanız gereken bir şey yok, yine tabloları takip etmek ve uyanık kalmak. Almanya’dan Kanada’ya uçarken aslında havada sıkıntılı bir süreç başlıyor. Kanada’daki ilk aktarma yapılacak şehre inmeye yakınken size bir form verilecek. O formu dikkatlice doldurun. Formda bilmediğiniz birkaç terim veya söz olabilir. Eğer olursa mutlaka birine danışıp sorun ne anlama geldiğini. Formunuzu doldurduktan sonra o formu kolay ulaşılabilir bir cebinize koyun. Form dediğim de çok önemli bir şey değil aslında bir dakikada dolduruluyor fakat o formu defalarca kullanacaksınız. Kanada’ya indiniz ve işaretleri takip etmeye başladınız. Eğer yurt dışı deneyiminiz varsa bilirsiniz, yılan şeklinde uzun ve kalabalık bir kuyruk vardır. Ağzına kadar doludur ve aşırı can sıkıcıdır. Oturmak istersiniz oturamazsınız. Formu uçakta doldurmanın avantajını bu sırada kullanırsınız aslında. Sıranın dışında bir kaç kişi görürsünüz sizin doldurduğunuz formları başka bir masada dolduruyorlar. O insanlar formu önemsemeyip boş bırakanlar. O kadar sırayı hiç uğruna beklerler.
Uzunca bahsediyorum çünkü bu sizin uçak kaçırmanıza sebep olabilir. Sıranız gelir ve memurun istediği dosyaları uzatırsınız. (Bu dosya sizin öğrenci olduğunuzu belirten, şirketinizin ve Kanada Büyükelçiliği’nin, gideceğiniz okulun verdiği bir takım kağıtlardan oluşur ve bunu şirketiniz toparlar)
Eğer memur Fransız’sa yandınız. Aksanları o kadar kötüdür ki hiçbir şey anlayamazsınız. Size dosyalarınızı geri verdikten sonra uçakta doldurduğunuz formu ister. O formu inceler ve ne amaçla burada olduğunuzu sorar. Exchange olduğunuzu izah ettikten sonra kağıdınıza bir şeyler karalayıp sizi yollar. Siz her şey yolunda sanırken muhtemelen uçağınızı kaçıracağınızdan haberiniz olmayacak; çünkü Student Permant alacağınız lobi tüm Exchangelerin korkulu rüyasıdır. Lobiye girdiniz, yine tanıştığınız diğer insanlar var ve kalabalık azalmış olacak. Sadece öğrenciler orada olacaktır. Bir makineden sıra numarası alacaksınız. Şunu unutmayın ki eğer uçağınızın kalkmasına bir saat varsa ve önünüzde 10’dan fazla insan varsa geçmiş olsun, uçağınızı kaçırdınız. O lobideki memurlar o kadar yavaş ve toleranssızdır ki inanamazsınız. Ama paniklemeyin, Student Permant alırken uçağı kaçırdıysanız Air Canada uçuşunuzu telafi eder. Boş panik ihtiyacımız olan son şey. Önünüzde 10’a yakın insan olduğunu var sayalım. Memurlardan birine gittiniz ve durumunuzu açıkladınız. Duyacağınız tek şey “Seni öne alamayız fakat biraz daha hızlı çalışmaya çalışabiliriz.” Siz üzgün ve stresli bir şekilde yerinize döndünüz ve uçuşunuzun kaçışını izlediniz. Student Permant’ınız aldınız ama uçağınız gitti. Dert etmeyin. Bir görevli bulun veya Air Canada’nın deskine gidin. Durumunuzu açıkladıktan sonra size yeni uçuşlar verecekler. Yeni uçuşlarınızı alırken cebinizden tek bir kuruş çıkmaması lazım. Yeni uçuşlarınızı aldınız ve uçuşlarınızı bekliyorsunuz. Muhtemelen Toronto veya Montreal Havalimanı’nda olacaksınız. Büyük yerlerdir, biraz oyalanın. Biraz karnınızı doyurun çünkü uçaklarda verdikleri yemekler bizim Türk Havayolları’ndakiler gibi değil. Toronto’da güzel pizza ve benzeri şeyleri yapan bir yer var. Kocaman zaten görmemeniz mümkün değil orayı tavsiye ederim. Bir şeyler aldıktan sonra prizli bir masa bulun. Telefonunuz şarj ederken Host ailenize uçağınızı kaçırdığınızı ve tahmini iniş saatinizi mesaj attın. Uçuşunuza çok zaman varsa Toronto’daki otel biraz pahalı diye duydum fakat eğer isterseniz havalimanının otelinde biraz kestirebilirseniz. Yaş sıkıntı olacaktır fakat internet üzerinden rezervasyon yapınca sıkıntı çıkmadığını duydum. Yemeğiniz yediniz ve biraz etrafta takıldınız. Saatler dakika gibi gelecektir, nasıl bu kadar çabuk geçtiğini anlamayacaksınız. Yine tabloları kontrol etmeye başladınız uçuşunuz geldi ve uçağa bindiniz. Bindiğiniz uçak pervaneli tatlı bir şey olacak. Ne kadar direnirseniz direnin o uçağa bindiğiniz zaman hemen uyuyorsunuz. Tekerler yere değdi ve uyandınız. İçinize küçük bir ürperti gelebilir. Uçuş boyunca Kanada’yı, yeni ailenizi ve diğer şeyleri düşünecek vaktiniz olmamıştı. Valizinizi aldınız ve bir kapıdan çıktınız. Host Aileniz, ellerinde üstünde sizin adınız yazan süslü bir kağıtla sizi karşılamaya gelmişler. Yanlarında çocuklar varsa muhtemelen uyukluyor olacaklardır. Valizinizi araca yerleştirdikten sonra eve geçeceksiniz. Yarım yamalak arabada bir tanışma faslı gerçekleşecek. Akşam geç bir vakitte vardıysanız asıl tanışmayı ertesi sabaha saklayın. O yorgunlukla İngilizce anlamanız ve konuşmanız çok zor, hiç kendinizi zorlamayın. Sizin için çok zorlu ve uykusuz saatler olacak, bu yüzden önceki günden birazcık da olsa dinlenmeye çalışın. Hava Limanlarında müzik dinlememeye çalışın ve eğer benim gibi müzik dinlemeden rahat edemiyorsanız sadece uzun süreli beklemelerde tek kulaklıkla dinlemeye çalışın. Ve son olarak güvende hissetmediğiniz sürece uyumayın. Sonuçta dünyanın neresine giderseniz gidin hırsızlık vardır.
UZAKTA İLK GÜNLER
Sağ salim yerine ulaştığını öğrenmenin verdiği mutluluk tabii ki endişelere son vermiyor. Yeni ailesi nasıl? Uyum sağlayacaklar mı? Okul nasıl? Ev büyük mü? Odası güzel mi? Çamaşırlarını nasıl yıkayacak? Sonsuz sorular :)
Ama size büyük olasılıkla yaşayacağınız ilk şoku yazıyorum. Sizi aramayacak. Mesajlarınıza kısa ve basit yanıtlar verirse ne ala. Telefonda uzun uzun konuşmayacak. Korkmayın, çocuğunuz uzak bir diyara gidip sizi unutmadı, ailesinden kopmadı… O kadar benciliz ki onu orada bekleyen uyum sağlaması gereken binlerce şeyi görmezden gelip sabah akşam bizimle ilgilenmesini istiyoruz. Sonsuz sorularımıza yanıt versin, etrafı anlatsın, okuldan bahsetsin, tek tek dersleri söylesin… Rahat bırakın. Merakınızı içinize gömün. Bu ısrardan vazgeçmeniz, aynı zamanda “sana güveniyorum, bir şekilde hallediyorsundur, zırt pırt telefonlaşmamıza gerek yok, benim de işim gücüm var, yaparsın sen, bana her dakika ihtiyacın yok, orada yaşayan sensin, sen daha iyisini düşünürsün” gibi uzun bir cümle anlamına gelir. Bu ona güç verir.
Ama "aramama" şoku çok normal, beklenmedik ve iç kemirici… Biliyorum :) E ama özlüyorum diyorsanız, devam edebiliriz.
Ama size büyük olasılıkla yaşayacağınız ilk şoku yazıyorum. Sizi aramayacak. Mesajlarınıza kısa ve basit yanıtlar verirse ne ala. Telefonda uzun uzun konuşmayacak. Korkmayın, çocuğunuz uzak bir diyara gidip sizi unutmadı, ailesinden kopmadı… O kadar benciliz ki onu orada bekleyen uyum sağlaması gereken binlerce şeyi görmezden gelip sabah akşam bizimle ilgilenmesini istiyoruz. Sonsuz sorularımıza yanıt versin, etrafı anlatsın, okuldan bahsetsin, tek tek dersleri söylesin… Rahat bırakın. Merakınızı içinize gömün. Bu ısrardan vazgeçmeniz, aynı zamanda “sana güveniyorum, bir şekilde hallediyorsundur, zırt pırt telefonlaşmamıza gerek yok, benim de işim gücüm var, yaparsın sen, bana her dakika ihtiyacın yok, orada yaşayan sensin, sen daha iyisini düşünürsün” gibi uzun bir cümle anlamına gelir. Bu ona güç verir.
Ama "aramama" şoku çok normal, beklenmedik ve iç kemirici… Biliyorum :) E ama özlüyorum diyorsanız, devam edebiliriz.
ÖZLEMEK
Tabii ki özleyeceğiz. Bir aylığına bile gitse. Uzun süreliğine çocuktan ayrı kalmak, bu tecrübenin sahiplerine sorulan ilk sorudur; " Nasıl dayanıyorsunuz?"
Oraya eğitim için gönderilmiş çocuğa ağlamak tuhaf değil mi? İnsanlar çocuklarını askere, savaşa gönderiyorlar. Telefonla bile görüşemiyorlar, belki de kaybediyor, hiç haber alamıyorlar. Bizim durumumuz bunları düşününce ne kadar kolay... Değil... Allah güzel ayrılıklar versin deyip, iki kez tahtaya vurup kulağınızı çektikten sonra istiyorsanız ağlayabilirsiniz... Yeter ki çocuğunuz, o anı görmesin. Yeter ki tüm zamanınız ağlamakla geçmesin. Yeter ki telefonda konuşurken ağlamayın, durumdan yakınmayın.
Oraya eğitim için gönderilmiş çocuğa ağlamak tuhaf değil mi? İnsanlar çocuklarını askere, savaşa gönderiyorlar. Telefonla bile görüşemiyorlar, belki de kaybediyor, hiç haber alamıyorlar. Bizim durumumuz bunları düşününce ne kadar kolay... Değil... Allah güzel ayrılıklar versin deyip, iki kez tahtaya vurup kulağınızı çektikten sonra istiyorsanız ağlayabilirsiniz... Yeter ki çocuğunuz, o anı görmesin. Yeter ki tüm zamanınız ağlamakla geçmesin. Yeter ki telefonda konuşurken ağlamayın, durumdan yakınmayın.
UZAKTAN İZLEME SİSTEMİ
Şaka… Yok böyle bir sistem. Akıllı telefonlarla dilerseniz uydudan nerede olduğunu görebilirsiniz işte hepsi o kadar. Geri kalanını didik didik etmemeyi öğreneceğiz. Oralara kadar gönderdikse biraz güveneceğiz.
Ama iletişimi kesmeyeceğiz. Mesajlarınıza kısa yanıt alma dönemi birkaç ay sonra hafifleyecek. O zamana kadar her gün uzun-kısa mesaj atmaya devam edin. Cevap yazmamasına bozulmadığınızı gösterin. Günde bir kere… Çok değil, hiç değil… Soru soran değil, bir şey anlatan mesajlar, küçüklük fotoğrafları, komik şeyler… vaz geçmeyin.
Okul size notlarını gönderecek, notların yanında çocuğunuzun o dersteki akademik durumunu özetleyen iki üç kelimelik yorumlar da var. Nerede o uzuuun veli görüşmeleri… Yeter zaten boşverin. Orada hayat “akademik hayat” merkezli değil. Çocuklara el becerilerini geliştirecek dersler de veriyorlar. Her ne kadar onu bir CEO, bir avukat olarak görmek istiyorsanız da o derslerden her dönem birini almasını öneririm. Kaynak dersi, marangozluk dersi vs.
Telefonlaştığınızda hemen derslerini sormayın, genel sorular sorun, onun anlatmasını bekleyin. Bir sorunu olursa dile getirmesi gerektiğini bilsin yeter. Telefonlaşmaktan hoşlanmıyorsa aramayın, biraz sabredin o arasın.
Ama iletişimi kesmeyeceğiz. Mesajlarınıza kısa yanıt alma dönemi birkaç ay sonra hafifleyecek. O zamana kadar her gün uzun-kısa mesaj atmaya devam edin. Cevap yazmamasına bozulmadığınızı gösterin. Günde bir kere… Çok değil, hiç değil… Soru soran değil, bir şey anlatan mesajlar, küçüklük fotoğrafları, komik şeyler… vaz geçmeyin.
Okul size notlarını gönderecek, notların yanında çocuğunuzun o dersteki akademik durumunu özetleyen iki üç kelimelik yorumlar da var. Nerede o uzuuun veli görüşmeleri… Yeter zaten boşverin. Orada hayat “akademik hayat” merkezli değil. Çocuklara el becerilerini geliştirecek dersler de veriyorlar. Her ne kadar onu bir CEO, bir avukat olarak görmek istiyorsanız da o derslerden her dönem birini almasını öneririm. Kaynak dersi, marangozluk dersi vs.
Telefonlaştığınızda hemen derslerini sormayın, genel sorular sorun, onun anlatmasını bekleyin. Bir sorunu olursa dile getirmesi gerektiğini bilsin yeter. Telefonlaşmaktan hoşlanmıyorsa aramayın, biraz sabredin o arasın.
HARİKA OLMAYAN ŞEYLER
Gayet tabii herşey harika değil. Farklı kültürler, alışkanlıklar, yaşam tarzı orayı başka bir gezegene çevirebiliyor. Bu blogda amacımız herkesin çocuğunu Kanada’ya okumaya göndermeye yöneltmek değil. Her çocuk, her aile bu sürece uygun da değil.
Harika olmayan ilk ve en basit şey; iklim. Soğuk, sorun değilse bu maddeyi geçebilirsiniz. Kar orada sıradan bir şey ama British Colombia bölgesi daha çok yağmurlarıyla ünlü. Diğer bölgelerde, kar tatili için çocuklarımızın valiye twitter mesajı atmasına orada gerek yok, sıradan bir şey :) Ama okul çıkışı arkadaşlarla bir kafede oturmayı, tatil günleri evden çıkıp etrafta şöyle bir gezinmeyi engelleyen bir şey. Can sıkıntısı ve eve kapanmayı gerektiriyor bazen… yani okul döneminin büyük bir bölümü…
Harika olmayan şeylerden biri de ailenin yemek yeme alışkanlıkları. Her gün taze yemek yemeye alışan çocuklarımız biraz dondurulmuş gıdaya alışmak zorunda kalabilirler. “Dondurulmuş gıda-mikrodalga fırın” ikilisine uyum sağlamak biraz zahmetli olabilir. (Ailenin haftada bir gün “pizza gecesi” varsa bu süreç biraz hafifliyor) Ailelerin yeteri kadar, normal bir öğün, doyuracak kadar yemek yapma alışkanlıkları da değişebiliyor. Kahvaltı anlayışları mısır gevreği ve sütle sınırlı olabiliyor.
Evin ısısı konusunda ev sahibinin alıştığı ısı çocuğunuzun alıştığı dereceye uymayabiliyor.
Okuldaki Kanadalı öğrenciler her zaman arkadaş canlısı ve bildiğimiz anlamda misafirperver değiller. Çocuklarımızın konuştuğu İngilizceyle dalga geçebilirler, ayrımcılık yapabilirler. Onlar da çocuk sonuçta… Ama bu durumun zorbalığa vardığını hiç duymadım.
Okul dışı faaliyetler konusunda hemen her okul özellikle sportif alanda bol seçenek sunuyor. Çocuğunuz spor sevmiyorsa dersler dışında yapacak çok az şey kalıyor. Spor takımları gerçekten yıllardır orada o spor dalında ustalaşmış öğrencilerden oluşuyor. Takımlara girmek zor. Ama girerse de popüler olma olasılığı çok yüksek :)
Şüphesiz ev temizliği de önemli bir konu. Bu da bir gelenek işi olduğu için farklılar. Çocuğunuzdan odasını toplamasını ve temizlemesini istemeleri çok normal. Bazı evlerde elektrik süpürgesi olmayabiliyor. Çocuklar başka yöntemler bulmak zorunda kalabiliyorlar. Çamaşır gününde (genellikle haftada bir) kılık kıyafet yıkanmasını atlamıyorlar ama bazen nevresimler 20 ila 30 günde bir yıkanabiliyor.
Evin çocuğu oldukları varsayıldığı için, evdeki ufak tefek işlere yardım etmesi normal. En popüler iş kar küreme. Onlar için sıkıcı bizim için değişik bir iş… Ama bunun sınırları konusunda çocuğunuz uyanık olmalı.
Bir dahaki yazımızda bu harika olmayan şeyleri nasıl hayat tecrübesine çevirebileceğimizi tartışırız. Sizlerden de bu konudaki deneyimlerinizi paylaşmanızı bekliyorum.
Harika olmayan ilk ve en basit şey; iklim. Soğuk, sorun değilse bu maddeyi geçebilirsiniz. Kar orada sıradan bir şey ama British Colombia bölgesi daha çok yağmurlarıyla ünlü. Diğer bölgelerde, kar tatili için çocuklarımızın valiye twitter mesajı atmasına orada gerek yok, sıradan bir şey :) Ama okul çıkışı arkadaşlarla bir kafede oturmayı, tatil günleri evden çıkıp etrafta şöyle bir gezinmeyi engelleyen bir şey. Can sıkıntısı ve eve kapanmayı gerektiriyor bazen… yani okul döneminin büyük bir bölümü…
Harika olmayan şeylerden biri de ailenin yemek yeme alışkanlıkları. Her gün taze yemek yemeye alışan çocuklarımız biraz dondurulmuş gıdaya alışmak zorunda kalabilirler. “Dondurulmuş gıda-mikrodalga fırın” ikilisine uyum sağlamak biraz zahmetli olabilir. (Ailenin haftada bir gün “pizza gecesi” varsa bu süreç biraz hafifliyor) Ailelerin yeteri kadar, normal bir öğün, doyuracak kadar yemek yapma alışkanlıkları da değişebiliyor. Kahvaltı anlayışları mısır gevreği ve sütle sınırlı olabiliyor.
Evin ısısı konusunda ev sahibinin alıştığı ısı çocuğunuzun alıştığı dereceye uymayabiliyor.
Okuldaki Kanadalı öğrenciler her zaman arkadaş canlısı ve bildiğimiz anlamda misafirperver değiller. Çocuklarımızın konuştuğu İngilizceyle dalga geçebilirler, ayrımcılık yapabilirler. Onlar da çocuk sonuçta… Ama bu durumun zorbalığa vardığını hiç duymadım.
Okul dışı faaliyetler konusunda hemen her okul özellikle sportif alanda bol seçenek sunuyor. Çocuğunuz spor sevmiyorsa dersler dışında yapacak çok az şey kalıyor. Spor takımları gerçekten yıllardır orada o spor dalında ustalaşmış öğrencilerden oluşuyor. Takımlara girmek zor. Ama girerse de popüler olma olasılığı çok yüksek :)
Şüphesiz ev temizliği de önemli bir konu. Bu da bir gelenek işi olduğu için farklılar. Çocuğunuzdan odasını toplamasını ve temizlemesini istemeleri çok normal. Bazı evlerde elektrik süpürgesi olmayabiliyor. Çocuklar başka yöntemler bulmak zorunda kalabiliyorlar. Çamaşır gününde (genellikle haftada bir) kılık kıyafet yıkanmasını atlamıyorlar ama bazen nevresimler 20 ila 30 günde bir yıkanabiliyor.
Evin çocuğu oldukları varsayıldığı için, evdeki ufak tefek işlere yardım etmesi normal. En popüler iş kar küreme. Onlar için sıkıcı bizim için değişik bir iş… Ama bunun sınırları konusunda çocuğunuz uyanık olmalı.
Bir dahaki yazımızda bu harika olmayan şeyleri nasıl hayat tecrübesine çevirebileceğimizi tartışırız. Sizlerden de bu konudaki deneyimlerinizi paylaşmanızı bekliyorum.
HARİKA OLMAYAN ŞEYLER İÇİN NE YAPACAĞIZ?
Bir sihirli değneğim olsa iklimi değiştirirdim. Onları eve kapayan iklimi… Ama soğuk sosyalliği her zaman etkilemeyebilir. Soğuk aynı zamanda buz pateni demek, buz hokeyi demek, yürüyüş sırasında sincapları beslemek demek, dinginlik demek, daha fazla kitap okumak, derslere konsantre olmak, ev halkıyla daha çok sohbet etmek demek…
Evdeki olumsuz şeylerden elle tutulmayanları yani ilişkilerle ilgili olanları çözmek biraz zaman ve diplomasi gerekiyor. Öğrenilecek.
Evdeki diğer olumsuz maddi şeyler yani, ısınma, fiziksel şartlar, yemek gibi şeyler için uzun uzun sabretmeye hiç gerek yok. Şikayet etme hakları hatta aile değiştirme şansları var.
Arkadaşlık kurmakta zorluk varsa, okulun sosyal faaliyetlerine daha çok katılınabilir ayrıca gönüllülük çalışmaları çok yararlı oluyor. Arkadaşlığa daha çok Meksika, Brezilya, Kolombiya gibi ülkelerden gelen çocuklar meraklı oluyorlar. Zaten çok büyük ihtimalle okullarında Türk arkadaşları da olacaktır.
Kötü arkadaşlar önemli bir sorun… Ev partilerine gitmemeliler. Arkadaşlarının kötü alışkanlıkları, bağımlılıkları varsa ilişkileri sınırlı tutmalılar. Bunlar zaten çocuklarınızın gitmeden önce uyarıldığı konular. Ama siz de uyanık olun.
Kısaca… sabretmek… dırdırlanmamak… bir çözüm bulmak… bebek gibi değil yetişkin gibi düşünmek… haklarını bilmek, hakkını aramak… İşte çocuğunuzun “harika olmayan şeyler ”den kazanabileceği değerli özellikler.
Evdeki olumsuz şeylerden elle tutulmayanları yani ilişkilerle ilgili olanları çözmek biraz zaman ve diplomasi gerekiyor. Öğrenilecek.
Evdeki diğer olumsuz maddi şeyler yani, ısınma, fiziksel şartlar, yemek gibi şeyler için uzun uzun sabretmeye hiç gerek yok. Şikayet etme hakları hatta aile değiştirme şansları var.
Arkadaşlık kurmakta zorluk varsa, okulun sosyal faaliyetlerine daha çok katılınabilir ayrıca gönüllülük çalışmaları çok yararlı oluyor. Arkadaşlığa daha çok Meksika, Brezilya, Kolombiya gibi ülkelerden gelen çocuklar meraklı oluyorlar. Zaten çok büyük ihtimalle okullarında Türk arkadaşları da olacaktır.
Kötü arkadaşlar önemli bir sorun… Ev partilerine gitmemeliler. Arkadaşlarının kötü alışkanlıkları, bağımlılıkları varsa ilişkileri sınırlı tutmalılar. Bunlar zaten çocuklarınızın gitmeden önce uyarıldığı konular. Ama siz de uyanık olun.
Kısaca… sabretmek… dırdırlanmamak… bir çözüm bulmak… bebek gibi değil yetişkin gibi düşünmek… haklarını bilmek, hakkını aramak… İşte çocuğunuzun “harika olmayan şeyler ”den kazanabileceği değerli özellikler.
NASIL BİRİ OLARAK DÖNECEK?
Kısa dönem yurtdışında eğitime giden öğrenciler, mutlaka bilgi ve görgülerini arttırıyorlar, kesin. Ama uzun dönem giden bu gencecik fidanlarda bazı değişiklikler oluyor. Karakterlerinin oluştuğu, birey olmaya başladıkları bu dönemde “gitmiş”, “uzaklaşmış” olmalarının cefası size, faydası onlara oluyor. E zaten kendi hayatımızı değil, onlarınkini düşünüyoruz.
Eğer çocuğunuzla yanınızdayken iyi geçinemiyorsanız, karşılıklı olarak özlemekle karışık yoğun affedicilik ve hoşgörü patlaması yaşanıyor. Biraz endişeli, çok karışan şu helikopter annelerdenseniz çocuk rahat bir nefes alıyor :)) İlişkiler açısından çok iyi bir şey bu…
Bizim burada özlem ve endişe içinde geçirdiğimiz zamanlarda, onlar orada, değişik bir ülkenin adetlerine uyum sağlamayı, bambaşka bir eğitim sistemini, öğrenci-öğretmen ilişkisini, değişik müfredatı öğreniyor ve onunla bütünleşmeyi öğreniyor.
Ayrıca parasını idare etmeyi, yabancı arkadaşlar edinmeyi, host anne ve babayla yaşamayı, ülkenin mutfağını, yatağını toplamayı ve odasını temizlemeyi öğreniyor.
Dolayısıyla dönüşte başka biriyle karşılaşıyorsunuz. “Bu çocuk ne zaman 30 yaşında oldu?” diyesiniz geliyor :))
Artık bu aşamada kavuşma heyecanının verdiği agucuk bugucuklar bitince çocuğumuzla iletişimde kullandığımız cümleleri değiştirmemiz gerekiyor. “Ne dersin bugün alışverişe gidelim mi?” “Sence bu sorunu nasıl çözeriz?” “ Bugün zamanını nasıl geçireceksin?” “İstersen arkadaşında kalabilirsin"
Kararlarında ona güvendiğinizi belli edecek sorular ama asla didiklemeyen sorular… Bunlara hazırlayın kendinizi. Ayrıca laf aramızda orada yapmaları zorunlu oda toplama, ev işlerine yardım etme vs işleri burada ana kucağının verdiği şımarıklıkla yapmayabilirler. O konuda çok beklentili olmayın :))
Okuyacağı kitabı, giyeceği kıyafeti, buluşacağı arkadaşı kendi seçecek, zamanlamasını kendi yapacak. Buna uyum sağlayın. Aktüel olaylarla, siyasi konularla, insan davranışlarıyla ilgili sohbet edin, çok şaşıracaksınız. Görüş alanı gelişmiş, daha olgun biriyle konuşmanın tadını çıkarın.
Ha bu arada, Kanada’da öğrenciler arasında yaygın olan, dövme, rasta veya piercing gibi şeylere heves edebilirler. Uzlaşmanın bir çaresini bulun :))
Eğer çocuğunuzla yanınızdayken iyi geçinemiyorsanız, karşılıklı olarak özlemekle karışık yoğun affedicilik ve hoşgörü patlaması yaşanıyor. Biraz endişeli, çok karışan şu helikopter annelerdenseniz çocuk rahat bir nefes alıyor :)) İlişkiler açısından çok iyi bir şey bu…
Bizim burada özlem ve endişe içinde geçirdiğimiz zamanlarda, onlar orada, değişik bir ülkenin adetlerine uyum sağlamayı, bambaşka bir eğitim sistemini, öğrenci-öğretmen ilişkisini, değişik müfredatı öğreniyor ve onunla bütünleşmeyi öğreniyor.
Ayrıca parasını idare etmeyi, yabancı arkadaşlar edinmeyi, host anne ve babayla yaşamayı, ülkenin mutfağını, yatağını toplamayı ve odasını temizlemeyi öğreniyor.
Dolayısıyla dönüşte başka biriyle karşılaşıyorsunuz. “Bu çocuk ne zaman 30 yaşında oldu?” diyesiniz geliyor :))
Artık bu aşamada kavuşma heyecanının verdiği agucuk bugucuklar bitince çocuğumuzla iletişimde kullandığımız cümleleri değiştirmemiz gerekiyor. “Ne dersin bugün alışverişe gidelim mi?” “Sence bu sorunu nasıl çözeriz?” “ Bugün zamanını nasıl geçireceksin?” “İstersen arkadaşında kalabilirsin"
Kararlarında ona güvendiğinizi belli edecek sorular ama asla didiklemeyen sorular… Bunlara hazırlayın kendinizi. Ayrıca laf aramızda orada yapmaları zorunlu oda toplama, ev işlerine yardım etme vs işleri burada ana kucağının verdiği şımarıklıkla yapmayabilirler. O konuda çok beklentili olmayın :))
Okuyacağı kitabı, giyeceği kıyafeti, buluşacağı arkadaşı kendi seçecek, zamanlamasını kendi yapacak. Buna uyum sağlayın. Aktüel olaylarla, siyasi konularla, insan davranışlarıyla ilgili sohbet edin, çok şaşıracaksınız. Görüş alanı gelişmiş, daha olgun biriyle konuşmanın tadını çıkarın.
Ha bu arada, Kanada’da öğrenciler arasında yaygın olan, dövme, rasta veya piercing gibi şeylere heves edebilirler. Uzlaşmanın bir çaresini bulun :))
ÇOCUĞUNUZU BAŞINIZDAN MI ATIYORSUNUZ?
Başlık biraz rahatsız edici. Ama maalesef bu süreçte alışkın olmanız gereken cümleler. Bu cümleyi kendinize söylemeniz pek mümkün değil. Eğer vicdanınız kulağınıza böyle bir cümle fısıldadıysa her şeyi baştan düşünmeniz gerekir. “Hangi aile yapar ki böyle bir şeyi?” demeyin olabilir de. Hayat bu...
Asıl konuya gelirsek, bu cümleyi kendinize söylemiyorsanız etraftan söyleyen çok olacak. Açık, üstü kapalı, şaka yollu, ciddi ciddi… Bunca süre çocuğunuzdan neden ayrı kalmaya niyetlendiğinizi anlamamakta direnecekler. Kurdukları cümleler, sizi; umursamaz, çocuğu büyük bir maceraya iten, kendi bağımsızlığına düşkün, hatta evlatlarını yeteri kadar sevmeyen ebeveynler olarak betimleyecek.
Hayır... Siz,
bu yolculuğa istekli olan en kıymetli şeyinizi, evladınızı,
kendi egonuzdan,
dizinizin dibindeki sıcaklıktan,
onun cennet kokusundan,
denetleme tatmininizden,
o parayla satın alabileceklerinizden
daha çok seviyorsunuz… Siz onun geleceği için bütün bu lükslerinizden vazgeçiyorsunuz. Siz eşsiz bir fedakarlık yapıyorsunuz. Yürek gücünüzü zorluyor ama ona büyük bir hediye veriyorsunuz.
Rahat olun…
Asıl konuya gelirsek, bu cümleyi kendinize söylemiyorsanız etraftan söyleyen çok olacak. Açık, üstü kapalı, şaka yollu, ciddi ciddi… Bunca süre çocuğunuzdan neden ayrı kalmaya niyetlendiğinizi anlamamakta direnecekler. Kurdukları cümleler, sizi; umursamaz, çocuğu büyük bir maceraya iten, kendi bağımsızlığına düşkün, hatta evlatlarını yeteri kadar sevmeyen ebeveynler olarak betimleyecek.
Hayır... Siz,
bu yolculuğa istekli olan en kıymetli şeyinizi, evladınızı,
kendi egonuzdan,
dizinizin dibindeki sıcaklıktan,
onun cennet kokusundan,
denetleme tatmininizden,
o parayla satın alabileceklerinizden
daha çok seviyorsunuz… Siz onun geleceği için bütün bu lükslerinizden vazgeçiyorsunuz. Siz eşsiz bir fedakarlık yapıyorsunuz. Yürek gücünüzü zorluyor ama ona büyük bir hediye veriyorsunuz.
Rahat olun…
LİSE BİTİNCE NE OLACAK?
Kaç yıllığına gönderdiniz? Planlarınız değişti mi? Liseyi Kanada’da bitirip üniversiteyi orada mı okumak istiyor?
İlk önce, kredi sistemiyle liseyi erken bitirebileceğini, emek ve maliyet kazancı sağlayabileceğinizi bilin. Bunun ayrıntılarını eğitim danışmanınıza sorun. Bilim alanında bir üniversitede okumak istiyorsa matematik dersinin çeşitli türlerini almak zorunda. Seçeceği mesleği lisedeyken belirleyip ona göre ders seçiyor. Böylece gereksiz dersleri okumuyor.
Üniversitedeki bölümler, meslek çeşitliliği, Türkiye ile karşılaştırılamayacak kadar çok. O yüzden meslek seçerken Türkiye’deki kriterleri ve meslek isimlerini baz almayın. Harika meslekler var.. Daha sonra internet üzerinden üniversiteye başvuruyor. Ders notları okul bitince lisesi tarafından başvurduğu üniversiteye gönderiliyor. “Tamam bize gerekli olan dersleri almışsın” diyorlar ve diğer ufak tefek ayrıntıları, belgeleri sağlayarak başvurunuz tamamlanıyor. 1,2,3 yıllık üniversiteler de var. Eğitimin kalitesini eğitimin yılıyla ölçmeyin. Hatta çok kaliteli sertifika programları var. Yeter ki okumak istesin öğrenci.
Üniversite konusu derin ben size Community College’lardan bahsetmek istiyorum. En fazla iki yıllık olan bu okullar kaliteli meslek yüksek okulları... Oğlum bunlardan birinde aşçılık okuyor. Hiç baskı yapmadık, tamamen kendi seçimi. Oğlum, bazı arkadaşlarının ailelerinin çocuklarının illa mühendislik, hukuk vs okuması için baskı yaptıklarını anlattı. Türkiye sistemini oradaki engin sisteme dayatmaya ne gerek var? Yapmayın. Elbette çocuk da istiyorsa sorun yok, çok güzel ama onu serbest bırakın çünkü bütün çektiklerimiz onların mutluluğu için, çok para kazanmaları için değil...
İlk önce, kredi sistemiyle liseyi erken bitirebileceğini, emek ve maliyet kazancı sağlayabileceğinizi bilin. Bunun ayrıntılarını eğitim danışmanınıza sorun. Bilim alanında bir üniversitede okumak istiyorsa matematik dersinin çeşitli türlerini almak zorunda. Seçeceği mesleği lisedeyken belirleyip ona göre ders seçiyor. Böylece gereksiz dersleri okumuyor.
Üniversitedeki bölümler, meslek çeşitliliği, Türkiye ile karşılaştırılamayacak kadar çok. O yüzden meslek seçerken Türkiye’deki kriterleri ve meslek isimlerini baz almayın. Harika meslekler var.. Daha sonra internet üzerinden üniversiteye başvuruyor. Ders notları okul bitince lisesi tarafından başvurduğu üniversiteye gönderiliyor. “Tamam bize gerekli olan dersleri almışsın” diyorlar ve diğer ufak tefek ayrıntıları, belgeleri sağlayarak başvurunuz tamamlanıyor. 1,2,3 yıllık üniversiteler de var. Eğitimin kalitesini eğitimin yılıyla ölçmeyin. Hatta çok kaliteli sertifika programları var. Yeter ki okumak istesin öğrenci.
Üniversite konusu derin ben size Community College’lardan bahsetmek istiyorum. En fazla iki yıllık olan bu okullar kaliteli meslek yüksek okulları... Oğlum bunlardan birinde aşçılık okuyor. Hiç baskı yapmadık, tamamen kendi seçimi. Oğlum, bazı arkadaşlarının ailelerinin çocuklarının illa mühendislik, hukuk vs okuması için baskı yaptıklarını anlattı. Türkiye sistemini oradaki engin sisteme dayatmaya ne gerek var? Yapmayın. Elbette çocuk da istiyorsa sorun yok, çok güzel ama onu serbest bırakın çünkü bütün çektiklerimiz onların mutluluğu için, çok para kazanmaları için değil...
SÖMESTİRDE GELSİNLER Mİ?
Bu konuyu epey önceden kararlaştırmışsınızdır. Belki fikir değiştirme aşamasındasınız... Genellikle Mart ayındaki tatil yaklaşık 10 gün... Gelip gitmek, jetlak falan... değer mi ki? Ama çok da özledik🤪
1 yıl için gittilerse ve devamını düşünmüyorlarsa gelmeyip, yaşadıkları bölgeyi keşfe çıksalar güzel olur derim. Yok seneye de orada olacaksa, gelsin mi? ☺️ Açıkçası ben hiç tercih etmedim gelmesini, birincisi uyumu bozulmasın diye, ikincisi de aynı ayrılık acısını tekrar yaşamayalım diye ☺️
Hep Haziran ayına kadar sabrımızı esnettik. Bakalım sizler neler yapacaksınız?
1 yıl için gittilerse ve devamını düşünmüyorlarsa gelmeyip, yaşadıkları bölgeyi keşfe çıksalar güzel olur derim. Yok seneye de orada olacaksa, gelsin mi? ☺️ Açıkçası ben hiç tercih etmedim gelmesini, birincisi uyumu bozulmasın diye, ikincisi de aynı ayrılık acısını tekrar yaşamayalım diye ☺️
Hep Haziran ayına kadar sabrımızı esnettik. Bakalım sizler neler yapacaksınız?
Kargo Meselesi...
Anneeee, lahmacun özledim.. Anneee, pastırma özledim. Annneee, kedimi özledim... 🤗
Şahsen küçük bir kargo paketi yaptım bile... Kedisi dışında özlediği şeylerin bir kısmını gönderebiliriz. Kargo göndermenin inceliklerini yazıyorum.
Yaş malzemeler kabul edilmiyor. Sucuk pastırma, sıvı şeyler koymayın. Benim başıma gelen gibi tarhananın patlayıp bütün kutuya dağılmasını istemiyorsanız vakumlayın. Ama uyuşturucu maddeye benzeyenlerden hoşlanmıyorlar söylemiş olayım. Paketli lokum, ceviziçi, cevizli sucuk, Türk kahvesi, Salep (toz) kabul. Heyecana kapılıp çok ağır bir paket yapmayın. PTT Kargo ile geçen sene 10kg. için 300TL gibi bir para ödedik ki deniz yoluyla 1,5 ayda gitti. Çünkü Christmas tatilini hesaba katmadık. Posta çalışmıyor tatilde. Bir de maalesef Türkiye’den, orta doğudan giden kargoları didik didik ediyorlar. Yine de her şeye değer :)💕
Şahsen küçük bir kargo paketi yaptım bile... Kedisi dışında özlediği şeylerin bir kısmını gönderebiliriz. Kargo göndermenin inceliklerini yazıyorum.
Yaş malzemeler kabul edilmiyor. Sucuk pastırma, sıvı şeyler koymayın. Benim başıma gelen gibi tarhananın patlayıp bütün kutuya dağılmasını istemiyorsanız vakumlayın. Ama uyuşturucu maddeye benzeyenlerden hoşlanmıyorlar söylemiş olayım. Paketli lokum, ceviziçi, cevizli sucuk, Türk kahvesi, Salep (toz) kabul. Heyecana kapılıp çok ağır bir paket yapmayın. PTT Kargo ile geçen sene 10kg. için 300TL gibi bir para ödedik ki deniz yoluyla 1,5 ayda gitti. Çünkü Christmas tatilini hesaba katmadık. Posta çalışmıyor tatilde. Bir de maalesef Türkiye’den, orta doğudan giden kargoları didik didik ediyorlar. Yine de her şeye değer :)💕
DÖNDÜKLERİ ZAMAN EVDE NELER OLUYOR?
Sekiz ya da on ay 8000 km ötede, kendi kararlarını alarak yaşadıktan sonra bebeğiniz eve, odasına döndü. Gece kalkıp kalkıp bakıyorum hakkaten yatağında mı diye... öyle uyuyor, yastıkta boynu biraz yamuk duruyor, sabah boynu ağrıyabilir. Azıcık sırtı açılmış üşüyebilir. Düzeltiyorum. Oysa 8 aydır orada kimse bunu düzeltmedi. Çamaşırını yıkamadı, belki “aç mısın” diye sormadı. Ama halletti geldi işte.
Şimdi eve gidiş geliş saatlerine kendi karar veriyor, günlük programını kendi yapıyor, “içine atlet giydin mi?” diye sorunca afallıyor. Önce “ayrış” dedik ayrıştı, ellerin memleketinde, umursamaz Host annelerle yalnız yaşadı 3 yıl.. Şimdi eve gelince komutu değiştirmemek gerekiyor. Hadi şimdi de “bağlan” denmiyor, denemiyor.
3 yılı anne baba yanında geçirseydi de değişecek, gelişecekti ama bu şekilde yani yurtdışı eğitim deneyimiyle değişim çok daha hızlı ve büyük oldu. Bu fotoğraftaki gibi havaalanı kavuşmalarından sonra ilişkiniz duygusal olarak kaldığı yerden devam ediyorsa, her şey yolunda... İyi ki varlar...
Şimdi eve gidiş geliş saatlerine kendi karar veriyor, günlük programını kendi yapıyor, “içine atlet giydin mi?” diye sorunca afallıyor. Önce “ayrış” dedik ayrıştı, ellerin memleketinde, umursamaz Host annelerle yalnız yaşadı 3 yıl.. Şimdi eve gelince komutu değiştirmemek gerekiyor. Hadi şimdi de “bağlan” denmiyor, denemiyor.
3 yılı anne baba yanında geçirseydi de değişecek, gelişecekti ama bu şekilde yani yurtdışı eğitim deneyimiyle değişim çok daha hızlı ve büyük oldu. Bu fotoğraftaki gibi havaalanı kavuşmalarından sonra ilişkiniz duygusal olarak kaldığı yerden devam ediyorsa, her şey yolunda... İyi ki varlar...